Wolftrack ailesi olarak asıl hedefimiz 9-17 yaş aralığındaki gençlerimize doğa sevgisini ve bilincini, kendi kültürümüzle harmanlayarak anlatabilmektir. Hepimiz biliyoruz ki doğayı korumak sadece fidan dikmekten ibaret değildir. Çocuklarımız doğayla ne kadar iç içe olurlarsa onu o kadar sever ve korurlar. Doğayı anlatırken, kendi kişisel gelişimleri de çok önemli… Çocuklarımızın sağlıklı ve topluma faydalı olabilmeleri için öncelikle kişisel gelişimlerinin ve özgüvenlerinin yerinde olması gerekmektedir. Bu özgüveni tam olarak sağlayabilmenin tek yönteminin doğa olduğunu biliyoruz. Bir çocuğa bir şey öğretirken duygu, bilgiden daha önemlidir. Serdar Kılıç henüz 7 yaşında iken ilk kez at üzerine çıkıp dedesinin atına eyersiz binerek dörtnal gitmesini dedesinin kendisine verdiği güven duygusuna bağlıyor. Örneğin; Bir ormanda gece vakti tek başına yürüyebilmenin verdiği öz güven duygusu tartışılmaz, önce korkarsınız ama bu kontrollü korku tüm duyularınızı üst seviyede çalıştırarak onunla baş edebilme gücünüzü artırıp önemli bir şeye hizmet eder… Bunun yanı sıra takım arkadaşlarıyla uyumlu çalışabilme yeteneğinin gelişmesi onun hayat boyu yararına olacaktır.
Serdar Kılıç’ın deyimiyle “evde kimse kalmasın“. Biz insanlar ismini kullanmadığımız şeyleri unuturuz, doğada tüm canlılara yaşam veren o kadar çok ismini bilmediğimiz şey var ki onları yeniden bulmalıyız. Kısacası “doğaya fidan yerine çocuk dikmeliyiz”.
Günümüzde birçok insan ilaçlardan yarar görüyor olsa da, gerçek bozukluk insanda olmaktan çok, onun maruz kaldığı yapay ortamdadır. Çocuğu doğadan uzaklaştıran bir yaşantıda iyi niyet bulunsa bile, bir bozukluk olduğu tartışılmaz. Doğayı ve doğal oyunu bir çocuktan esirgemek ondan oksijeni esirgemek gibidir..